Tevhit, risalet ve ahiret, Kur’an’ın üç temel konusudur. Sûrelerin neredeyse tamamı bu üç konu etrafında şekillenir. Kur’an’ın tevhit inancı, Allah’ın tek ilah olduğu ve “rabb” olma sıfatının ona has olduğu esasına dayanır. Allah, hikmet sahibidir. Olmuş ve olacak her şey onun bilgi ve iradesi altında gerçekleşir. Emir ve hüküm ona aittir. O, yaratandır. Diğer varlıklar O’nun yaratmasıyla var olmuşlardır. O, her şeyi bilen ve her şeye kadir olandır. Yerde ve gökteki tüm varlıklar O’na muhtaçtır. Evrenin en değerli varlığı olan insan da ona kullukla yükümlüdür. Kul olmak bakımından herkes aynı düzeydedir. Tevhit konusunda hassas olan Kur’an, sahih bir inanç biçimi ortay koyarken, inanç ve eylem bağlamındaki sapmaları da haber verir. Bu sapmaların biri, Hristiyanların ulûhiyet inancında belirginleşmiştir. Onlar Hz. İsa’yı ilahlaştırmışlardır. Onu kimi yerde ilah, kimi yerde ilahın bir parçası olarak anmışlardır. Ayrıca Hristiyanlar, Hz. İsa için “Allah’ın oğlu” ifadesini kullanmışlardır. Kitaplarında da var olan bu ifadeyi iftiharla savunmuşlardır. Kur’an, Hz. İsa’nın yaratılışını ve hayatını gündeme getirir. Onun ilah olamayacağını ifade eder. “Allah’ın oğlu” ifadesini de reddeder. Bu çalışmamızda, “Allah’ın oğlu” ifadesinin tarihsel kökenini, söz konusu söylemin nasıl inanç haline geldiğini ele alacağız. Kur’an’ın bu konuya bakışını inceleyeceğiz. Sonra da müfessirlerin konu ile ilgili yorumlarını tahlil etmeye çalışacağız.