Doğum oranlarının azalması ve ortalama yaşam sürelerinin uzaması şeklinde izah edilen demografik yaşlanma, doğal olarak toplam nüfus içindeki yaşlı nüfus oranınını arttırmaktadır. Yaşlı nüfus oranındaki artış; sağlık politikalarından sosyal güvenliğe; mikro ekonomiden makro ekonomiye, çevreyi ilgilendiren konulardan eğitime ve hatta aile yapıları ve sosyal ilişkilere kadar çeşitli etkilerde bulunmakta ve pek çok sonuç doğurmaktadır.
Toplam nüfus içerisinde yaşlı oranının artması ile meydana gelen değişme, yalnızca nüfus yapısında meydana gelen bir değişmeyi ifade etmemekte, nüfusun önemli bir kısmının içerisinde bulunduğu işgücünün yapısını da değiştirmektedir. Bir ülkenin üretim gücünü temsil eden kavramlardan biri olan işgücünün yaşlanması; emek arzını, verimliliğini, talebini ve tabii ekonomik büyümeyi, çalışma davranışlarını, sendikalaşma eğilimini, sosyal sigortalar sisteminin olmazsa olmazı aktüeryal dengeyi değiştirmek suretiyle çalışma yaşamını yeniden düşünmemize neden olmaktadır.
Toplumların yaşlanmasıyla birlikte dezavantajlı gruplardan biri olan yaşlıların çalışma yaşamı içerisinde daha fazla yer alabileceği varsayımı ile mevcut dezavantajlı konumlarını birlikte değerlendirerek, istihdam içinde ve dışındaki yaşlı yetişkinlerin sosyal sermayelerinin güçlendirilmesi, çalışma yaşamının halihazır ve olası risklerini yaşlı yetişkinler lehine azaltacaktır. Bu çalışmada, demografik yaşlanmanın işgücü piyasalarına etkileri, yarattığı problemler ve yaşlı yetişkinlerin sosyal sermayelerinin güçlendirilmesinin getireceği katkılara değinilecektir.